"Yüzüm kara da olsa herkesinkinden daha kara değil"
"....Gerçi her şeyi açıkça konuşmalı: Sinirlerim bozuk olduğundan mı, yeni evimi yadırgadığımdan mı, yoksa yakında geçirdiğim bir üzüntüden mi ne, karanlık basar basmaz yavaşça mistik korku adını verdiğim bir ruh hali gelir üzerime; bu durum şimdi hastayken sık sık tekrarlanıyordu. Bu, benim de kestiremediğim, akla sığmayan, normal hayatta rastlanmadığı halde gayet cismani, hatta belki şu anda bile aklın sıraladığı bütün delillerle alay edercesine, kaçınılmaz, korkunç, iğrenç, merhametsiz bir varlık halinde karşıma dikilebilecek, acı, azap verici bir korkuydu. Bu korku genellikle, aklın söylediklerini dinlemez, gittikçe artardı; ondan sonra dimağ daha keskin bir açıklıkla işlemeye başlardı, bununla beraber duygulara karşı koymaktan acizdi. Akıl söz dinlemez, faydasızlaşır, bu ikileşme de ürküntümü artırır, acı dolu bir bekleyişe çevirirdi. Ölülerden korkan insanların duydukları sıkıntı da böyle bir şeydir sanırım. Ama benimkinde tehlikenin belirsizliği bu azabı daha güçlendirdi. "
"...Son derece iyi, ama zayıf, sinirli kişilerde ara sıra böyle olur; iyiliklerine rağmen üzülmek, öfkelenmek, onları sanki sarhoş eder, bundan zevk alırlar ve mutlaka başkalarına, suçsuz, çoğunlukla da en yakınlarından birine çatarlar. Örneğin kadınlar, ortada incir çekirdeğini dolduracak bir sebep yokken kendilerini mutsuz, kırgın hissetmek ihtiyacı duyarlar. Pek çok erkek de böyle durumlarda kadınlara benzer, üstelik ruhça zayıf, kadın tabiatlı erkekler de değildir bunlar."
"...Size sanırım hiç bilmediğiniz bir tabiat sırrı açmak istiyorum. Bana şu anda günahkar, hatta belki de alçak, ahlaksız, sefih diye adlar verdiğinizden eminim. Ama bakın şimdi size ne diyeceğim. Keşke imkan olsaydı da (ki insan tabiatı için bu asla mümkün değildir) herkes, hepimiz, benliğimizin en gizli köşelerini olduğu gibi açığa vurabilseydik; başkalarına, hatta en yakın dostlarımıza, sırası gelince kendimize bile itiraf etmekten çekindiğimiz ne varsa, hepsini korkmadan ortaya dökebilseydik, dünyayı saracak kokudan hepimiz boğulurduk. Parantez içinde söyleyeyim, toplumu düzenleyen yasalar, görgü kuralları bu bakımdan iyidir zaten. Derin bir fikir gizlidir bunlarda; ahlaki olduğu iddia edilmeyecek ama, koruyucu, bize rahatlık sağlayan bir fikir. Bu da azımsanmamalı, çünkü ahlak da rahatlıktan başka bir şey değildir, yani rahatımız için icat edilmiştir..."
"...Nelli ağır bir hakarete uğramıştı, yaraları henüz pek tazeydi. Garip davranışlarıyla, bizlere cephe alarak gösterdiği güvensizlikle sanki yaralarını deşmek istiyordu. Deyim yerindeyse, acısını körüklemenin verdiği üzüntüden zevk alıyordu...Bu zevk bana da yabancı değildi. Kaderin baskısı altında ezilen daha niceleri uğradıkları haksızlığın üstüne üstüne gitmekten acı bir zevk duyarlar.
"... Sevdiğine sırf sevdiği için işkence etmenin de tadına varmıştı ve belki de
bu yüzden kendini feda etmeye bu kadar hevesliydi."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder