26 Mayıs 2008 Pazartesi

pardon


Bu sahne aklıma geldi şarkıyı dinlerken...O nasıl bir sigara çekiştir!!!

21 Mayıs 2008 Çarşamba

Sürgün

21 Mayıs 1864! Dünyanın en büyük vahşetlerin birisi ki bizim için en önemlisi Çerkeslerin büyük sürgünü... Yavaş yavaş ortaya çıkan bölgedeki emperyalist eğilimler nedeniyle kendi öz topraklarından sürülmüş olan sayıları milyonu aşan bir tarih sayfası...Bundan 144 yıl önce dünyanın her bir yanına dağılmış, dağıtılmış! sürgünde bir çoğu hayatlarını kaybetmiş, kalanlar ise amansız bir soykırıma karşı bağımsızlıkları için savaşmaya devam etmiş...Bugün 144 yıl önce benimde atalarımın topraklarından sürülmesinin yıldönümü...

20 Mayıs 2008 Salı

Perde


Düşmemiş sırrını çözmek ezelin burda bize;
Okunur şey mi bu, gizlerle dolan güç kelime?

Söyleşip durmadayız, perdenin ardında bugün;
Perde düşsün, ikimizden de o an hak getire...

Hayyam

18 Mayıs 2008 Pazar

Valla kurda yedirdin beni


Alev Alatlı'nın "Or'da kimse var mı?" dörtlemesinin üçüncü kitabı... 1993 yılında yazılmış son basımı ise 2007'de, görüldüğü üzere meraklılarının hiç eksilmemesi nedeniyle 14 sene içinde çeşitli zamanlarda basılmış... Adı ilk önce çok dikkatimi çekmişti araştırdım öğrendim "oğul bu muydu sadıklığın, vallahi kurda yedirdin beni" diye bir uzun havadan alınmış. 60'ların sonunda ülkemizde de ortaya çıkan öğrenci hareketlerinden başlayarak 12 Eylül dönemine kadar olan Türk solunu, Kürt ve doğu sorununu içindeki kahramanları gerçek hayattan aldığını düşündüğüm roman...Öğrenmeye ve sorgulamaya elverişli bu roman aynı zamanda akıllarda önceden oluşan bir çok soru işaretini de cevaplıyor kendiliğinden.
Yazar hakkında ise; takip ettiğim politika ve ekonomi yazarlarından birisidir Alev Alatlı...Trt' de programlarının olduğu zaman mümkün olduğunca kaçırmadan takip etmeye çalışırım daha fazlasına bakayım diyenler için; www.alevalatli.com

12 Mayıs 2008 Pazartesi

Ağır Roman


Üst düzey bunalım içerir!!!Sahneyi izlemeden uyarayım dedim...
Metin Kaçan'ın aynı isimli romanından uyarlanmış, Mustafa Altıoklar yapıtı..Çok da fazla birşey söylemeye gerek yok zira herkesin malumatı olduğu bir film...ama kitabını okumayanlar için özellikle öneririm. Tarlabaşı kolera sokakta yaşanan gerek ağır aksak gerekse dokuz sekizlik delikanlı kıvamında uyku kaçıracak kadar rahatsız edici film. Müzikleri filmin önüne geçmiş darbuka zaafımdan akıllara zarar bir etki bırakmakta üzerimde...Gündelik hayatta başa gelen hepsine ağız dolusu küfürler edilen yaşantı silsilesi...Bu da en sevdiğim sahnelerinin ilki, acayip bir psikoz...Yusuf Taşkın diye genç bir şarkıcın söylediği "ağla sevdam" ile başlayıp Demet Sağıroğlu'ndan "bir vurgun bu sevda" ile sona eriyor sahne... Akıllarda kalan yani en azından benim aklımda kalan repliği:

"Savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye,
zaman ki sana hasta olmuş, incelikli haytasın,
raksederken mahallenin maşallahı-eyvallahı,
güzelleş be oğlum şimdilik ölümüne kadar hayattasın..."

9 Mayıs 2008 Cuma

Takva


"Yalnızdım seni düşündüm,
seni düşündüm yalnızım..."
Takva

5 Mayıs 2008 Pazartesi

tükenmekte


Cellat uyandı yatagından bir gece
'Tanrım' dedi:'Bu ne zor bilmece;
Öldükçe çoğalıyor adamlar,
Bense tükenmekteyim öldürdükçe..
Ataol Behramoğlu

1 Mayıs 2008 Perşembe

may1s-Köşeyi Dönen Adam



"başları bozuklar var, şimdi bize tek engel
hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel"
can yücel

Sabahtan beri yaşanılan, görülen durumun kısa bir özeti..Jargona göre "sekter"lerin atışması, büyümeden ezilen başlar( pardon ayaklar diyecektim)!
Çok fazla değinmeden bir filmden bahsedeceğim, benim defalarca izlediğim filmin sonu meğerse farklı bitiyormuş...Müjdat Gezen'in romanından uyarlanan, baş rolünde de Kemal Sunal, Ali Şen gibi bir çok ünlü oyuncunun bulunduğu "Köşeyi dönen adam" filmi....Döneminde Türk sinemasında olan sosyal mesajlar ve erotik akım filmlerinin gırla gittiğini düşünürsek bu yapıtı da o kefeye koyabiliriz aslında TEK BİR FARKLA....Sonunu izlemezsek ya da sansürcü anlayışın bitirdiği son ile izlersek ana haber bülteni sonrası çay ile giden klasik Türk filmi geyiklerinden evet hiç bir farkı yok..Biliriz ki filmin sonu Kemal Sunal odaya girer ve bağırır "bok nöbeti kimdee?" film biter...Fakat filmin içinde gelişen diyaloglar, duvar yazıları, dönemin ses getiren eylemleri olan "bisküvi ve pil fabrikalarının grevleri" pek görülmez..Sonunu yakın zamanda temin edip izleme fırsatım oldu, bokun içinde elmas arayan kişilerin suratına küfür gibi bir gülücük fırlatır, dışarı çıkar 1 mayıs'da yürüyen emekçilerin arasına katılır ve 1 mayıs marşı söyleye söyleye yürüyüş eşliğinde film sona erer...

Günün anlam ve önemine hitaben hazır rüzgarda bu yandan eserken filmi de içine alan, dönem görüntüleri eşliğinde Cem Karaca'nın yorumu ile marşı ekledim...