8 Eylül 2013 Pazar

Aylul




"Aylul" ya da herkesin bildiği  kullanımı ile "eylül", Süryanice bağ bozumu, üzümlerin toplanma mevsimi demek. Kainatın en masum ve bir o kadar tehlikeli meyvesi olan üzümlerin tabiat ile göğüs göğüse birleşmesi ile şarap olmasının arifesi.

İşte böyle bir ayın ilk günlerinde açtım kalemimin ucunu, dudağımda kekremsi bir mayhoşluk ile... Suskunluk, elleri pazar filesinden acımış, yıpranmış, kıpkırmızı olmuş bir çocuğun taşıyamayacağı kadar yükü taşıması gibi zor.  Yazın son günleri ile güzün ilk günlerinin halvet olduğu, nefes yerine içimi umut ile doldurduğum, hiçbir ilköğretim kitabında yazmayan kimsenin bilmediği bu beşinci mevsimde ellerimi daha fazla tutamadım yastıkların altında. 

Hızlı geçen günler, baş döndüren gelişmeler, siyahın evveli sancılar, tekmil yeni günlere ve  mekanlara alışma hezeyanları, yürekten taşan sevgi, kelimelerin kadife keselerde saklanması, bir can'ı başka bir can'a ulamak için koşar adım bitirilen yirmi dört saatler, uykusuz ama düşlü geceler, mesaiyi umursamayan günaydınlar, ıslığı dilinde eli cebinde iç çekişler, dört yandan saran belkiler, olmayasıca keşkeler, her şeye rağmen insanı yaşadığına inandıran yemyeşil gözler, pamuk sözler, ılıman iklimler, tepilen kilometreler, söndürülen izmaritler, verilen sözler işte bu simsiyah ve dalında yüzünü güneşe dönmüş üzümlerin toplanması ve bitmeyecek aşkla şarap olması içindi...


Daha bir yıl bile olmadı, cebimde nüfus cüzdanı taşıdığım ancak; hüviyetimin olmadığı, avazım çıktığı kadar bağırmama rağmen sesimin çıkmadığı, uyandığım günün bir önceki günün kötü bir fotokopisi olduğu günleri elleriyle renkten renge boyayalı , örtük perdeleri, kapalı camları açıp havalandıralı, topladığı çiçekleri vazoya yerleştireli...
Avuçları ile örttü üşüyen avuçlarımı, göz bebeklerini dikti gözlerime...

Uzak yolların ardından, bitmeyen uğraşlardan, sıcacık yuvasından, dünyanın en olması gereken tesadüfünden, şansından, kaderinden, eleminden, neşesinden çıkıp geldi ömrüme, üç oda boş salon yüreğime; varlığım, düşüm, yarınım, hüznüm, gülen yüzüm, soluğum, susuzluğum...

Hasılı bu eylülün sonu... Kocaman bir şarap yudumu...

Söylüyorum "Evet!"