Bir türlü gelemeyen sonbaharın mevsimsel sıkıntısı gibi kasıldıkça kasılıyor bedenim. Sıkılan yumrukların arasından çiçek açmasına temenni bir düşün, kendi içinde sızlayan belirsizliği arasında lime lime edilmiş cümlelerin, hadım edilmiş fikirlerin ayyuka çıkmasıyla sicim sicim akıyor yaşlarım...
İnsanlardan bu kadar kaçarken, onların içinde neden bu kadar çok bulunmak zorunda olduğum fikrini hep bir sigara izmariti gibi küllüğe söndürürken, "katrankara" gözlere insan kaçması, duman kaçmasından daha da can yakan bir durum olarak hep karşıma çıkıyor.
Sarhoş bir sessizliği tercih edip cümle kağıtların ve kitap sayfalarının arasında nefeslenmek isterken, çatlamış topraklara yağan sağanak yağmur gibi kuru düşüncelerim ıslanıyor, bilinmeyen ve gereksiz onca cümle kurmuş dudaklarımı alkole esir ediyorum.
Tadını alamadığım bir sigarayı kibrit ile ateşleyip, saf dil sözlerimin bir otogar emanetçisine bırakılan valizler gibi sağa sola atılmasını izliyorum. Panzehirini bilmediğim hayatı, bir ilaç şişesi gibi üstünkörü kafama dikiyorum!