26 Nisan 2011 Salı

Tenha





O kadar alıştım ki susmaya

Susamayı özledim, bardak göz ucumda dururken...


Başımı önümden kaldırmak baş kaldırmak gibi


Sayfa arasına hapsolmak üzereyken!


Yutkunmanın hangi sözlükte var ise tarifi


Ben göz kararı, söz zararı yapıyorum tarif dışına çıkarak


Kocaman iç çekişleri labirent cümleler ile paraflıyor


Göz ucuyla keşkeleri kurşunluyorum!


Aklımın zabiti devriyede


Sahici olanların hepsini topluyor


Merdiven altı kalanları, mendile küf tutanları


Yastık altı kolları, çaktırmadan bakışları


Tabiri olmayan rüyaları, bazen de bir günaydını


Belkileri, keşkeleri....


8 Nisan 2011 Cuma

silgi



Yağmurlu bir günde buğulu bir cama, yaz gününde kumsala yazmıştım beyaz bir sayfa niyetine... Siyah bir kalem ucu nasıl hükmederse bir kağıt parçasına işte öyle bir kararlılığı vurguladım değişen tüm iklimlere inat! Susuzluğun, yarımlığın, küfre gebe sonsuz gecenin onca zorluğuna inat, tırmanmaya çalıştığım ağacın kopan dallarında sürekli yırtılsa da gömleğim, yamayarak kapattım taze hevesleri... Saçma silik hoşbeşlerin unutması muhtemel ve zorunlu olan diyalogların fişini çekip alayına ötenazi sunuyorum! Sayfaların arasına gömülüp, ağır ağır merdivenleri arşınlamak için bileti çoktan kestirdim... El işi niyetine, osuruktan geçmesi gereken vakitler için karıştığım kalabalığı yerin yedi kat altına gömüp üzerine toprak atıyorum! Tüm boş vakitleri rodaja gönderip üzerine "kıymetli" ibaresi ekliyorum! Yüzü boyalı, ruhu parça parça, televizyon ekranına dönmüş onca canlının yüzünü taharet kağıdı ile kaplıyorum, çok lazım olursa alır oradan kurulanırım! Tabldot yemek seçer gibi parça parça insanı bölen, her bir uzvu diğerinden bağımsız oynayan med cezirleri güneşte kurutuyorum! Hani üç beş sayfası karalanmış defterler olur, atmaya atılmaz fakat geçmiş sayfalarda bir boka yaramaz, yırtılınca da defter küçülür. Tek çaresi o sayfadan sonraki ilk beyaz sayfadan itibaren öncekileri kapağa bantlamak! Ya da silgi tozu makarna gibi olana kadar hıncını çıkarmak...

Fakat hala uzak ve küçük bir şehirden doğup yatağıma vuran güneşe inanıyorum, beyaz bir güvercinin havalanmasıyla üşüyorum... Takvimin bu günlerini yırtıp gömlek cebime koyuyorum! Aralık bıraktığım kapıları tamamen kapatıp, sayfaların ve yeni limanların ışığına bakıyorum...

Özetle; artık, araftan arefeye geçtim! Yola farklı bir amaç için çıkmama rağmen dalgalar beni bu kıyıya sürükledi, çok sorgulamadım, en fazla "göt cebinde unutulmuş bir sigara paketi buruşukluğu oldu yüzümde" hepsi bu... Belki de kıdemli bir atkı olmak yerine, hareketli bir mendil olup devinimi seçtim! Evet, pazartesiden itibaren bir kamu bankasının genel müdürlüğünde göreve başlıyorum.. İş kararını sonunda verebildim, kalanları ise tespih taneleri gibi dizmeye uğraşacağım...


"kolunu kaptıranlara çare bulunmaz
yaşam bizden hızlı, beklesen olmaz
kararımı çoktan verdim
denize doğru"