30 Nisan 2010 Cuma

May1s



Onca zaman geçmiş yine buralara uğramayalı! Tek ses çıkması gereken "günün" gecesinde düşünceleri hadım edilmiş bir toplumun çarkın içinde dönen bireyi olarak geldim...Çoğu zaman düşüncelerden öte gidemeyen, silik fotokopi günlerden sıyrılan, zarar ziyan senenin yada senelerin birikimleriyiz! Özünde maçası yiyenin gücü olmadığı, gücü olanın maçasının yemediği döngünün unutmaya yüz tuttuğu ya da sıradanlaştırdığı ve haybeden haykırışlara da "başçavuş eşeği" muamelesi çekilen hayli küresel bir dünya... Ütopik birikimlerin gün yüzüne çıktığı, her gün iş yerlerinde ağzımıza sıçarken mevki sahibi bir takım elbiseli kıdemi, mevkiyi, tazminatı vs... düşünüp eyvallah çeken bizler tek bir gün boyunca emeğin, emekçinin saflarında halaya kalkarız ayağımızda vazgeçemediğimiz amerikan spor ayakkabılar ile... takvim atıp sayfa kopunca da 365 gün daha bekleriz tekrar insan yada onur kavramlarını...zira vermez haber bültenleri başka gün yerin bilmem kaç metre altında çalışanları, pamuk toplamak için pamuk yarinden ayrılanları, kaynak makinasında gözünü, tornada kolunu kaybedenleri...
Aslında o değil de kaybolan ne biliyormusunuz???

Paylaşmak isteyen olursa soru işaretlerimi buyursun yazsın.....
(Timur Selçuk-Nereye payidar, 1977)

19 Nisan 2010 Pazartesi

yalnız değiliz



"Bir ufka vardık ki artık
Yalnız değiliz sevgilim.
Gerçi gece uzun,
Gece karanlık
Ama bütün korkulardan uzak.
Bir sevdadır böylesine yaşamak,
Tek başına
Ölüme bir soluk kala,
Tek başına
Zindanda yatarken bile,
Asla yalnız kalmamak..."
A.Arif




18 Nisan 2010 Pazar

zevzek

haydaaa!
fason katrankara çıkmış.....
yazılarımı kopyalayıp ekleyen vatandaş ağzımı bozmadan sana şunu hatırlatıyorum...
birde eline gitar almış lavuk!


zevzek
"hele bak şu aynaya yüzün yüze benzer mi
ta sabahtan uyumuş gözün göze benzer mi
vay o boyun devrilsin özün bize benzer mi

adam olamadın gitti zevzek
beni bilemedin gitti zevzek"

11 Nisan 2010 Pazar

gidişin dönüşü



Süpürmüşüm kelimeleri halının altına uzun zamandır. Ayağım takılmasa çıkaramazdım ya neyse..
Kalem nasırı tutmuş, parmaklarım bile unutmuş neresinden tutulur bu sivri uç diye!
Ağır bir yorgunlukla bırakırsın ya kendini yatağa işte öyle bir gitmeydi dönüşümün gidişi.. kısacık bir es vermiştim tıngır mıngır ilerleyen şarkıya..
Yazayım diye çıkardığım her beyaz kağıt "sonra" yağmurlarına kapıldı..
Yazılacak çok şey aslında hiç bir şey gibi geleli ve arsız bir misafir gibi gitmeyeli çok oluyordu!
İki kelimeyi bir araya getirmeyi özlemek bile güzelken, bu özlemden ziyade kendini ertelemenin habercisi olunca daha da uzağa dikilmeye başladı gözler..
Ne yapıyordum gerçekten?
Meczupların torbasına biriktirdiği fazlalıklardan başka?
O hangi ertesi gündü?
Ne olmuştu kadife akşamlara?