14 Kasım 2009 Cumartesi

kıskanmak



Artık vizyonda olduğuna göre rahat rahat yazabilirim..Hem bu sayede kamuoyu yapmış olurum blog nazarında...her zaman olduğu gibi kitap ile film çatışması yine yaşandı, kitap okunduktan sonra mı gitmeli filme yoksa film izlenip mi kitap okunmalı?? bu yazının ne hakkında yazıldığını tahmin ettiniz sanırım.."Kıskanmak" filmi ve aynı isimli kitaptan bahsediyorum...Büyük beklenti yaratıyor her zaman Zeki Demirkubuz ve hiç birinde boş yere olmadı bu beklenti..O kadar zor bir konunun, kitapta bile vurgusu defalarca yapılmasına rağmen kötülüğün karakterden bize geçmesi oldukça zaman alırken, eserin konusunu değiştirmeden ve filmi uzatmadan vermesinde bazı sıkıntılar yaşamış muhakkak...biraz eksik geliyor konu hakkında bilgisi olana..

Karakterler ise çok başarılı seçilmiş, evin güzel gelini mükerrem yani berrak tüzünataç dışında..Ya tamam güzeldir şudur budur ama bir insan hiç mi rol yapamaz, dönem Türkçesi ağzında bu kadar mı Fransız kalır?hani odun diyeceğim neyse...yokmuydu acaba şöyle işveli cilveli bir abla?

gelelim diğer notlara..Orada o kadar insan varken, içimden geçmedi değil hani "ulan bunların çoğu ajite asker filmi nefese, ya da eğlencelik diğer filmlere gider" dedim ve göt içi kadar salonda7-8 kişi olduğunu görünce bizzat kendimi haklı buldum...
beyaz yalnızca perde de değildi aynı zamanda yanımdaydı çok şükür..ha bir de unutmadan Beşiktaşın kuruluş ambleminide filmde sık görünen bir aksesuar olarak kullanması da takdire değer tüm siyahbeyazlar için...

bunu da görün derim, illa da derseniz sıralama yap...demirkubuz deyince akla "kader" gelir o ayrı..