
Sevilir mi hiç otogarlar..El sallamanın soğuk hüznü yaz günü bile buz tutturur camlara ve gözyaşları karışır keskin kolonyaya..Tekerleğin bulunduğu gün, adı ayrılık olan acıya aracı olacağı bilinse toprağa gömerlerdi kesin! Ve el sallayanlar gömülüyor toprağa onun yerine ta ki yeni bir kavuşma da filiz açana kadar..Bu hareketli ayrılık biçimi merdivenlerde sarmaya başlar adamı, koltuğa oturunca dolmaya başlar hafiften gözler, serde delikanlı hüviyeti gömlek cebindedir ama bok yemek düşer manasız gurura..salınır inceden yaştopları yanaktan ve şanssız olan damlalardan birinin tuzu karışır dudakların kurak arazisine..Adını sayıkladığın hasret kendine has bir intikam alır gibi damla damla can yakarken, bir bıçak gibi sinene saplanır..Sağa sola bakmak mümkün mü? Gözlerinin kaybettiği son noktaya kadar her bir karesini görmek istersin sana sallanan elin ve o ele tekrar kavuşmak için geçireceğin günler manasız bir matematik sorusuna yöneltir haybeden! hareket eden, seni o elden uzaklaştıran taşıtın yalnızlığına bürünür, saatin acımasız yüzüne bakarsın mütemadiyen..Daha ilk molada ateşlediğin sigara kavuşma hayalini çıkartır sihirli lambadan ve elin istem dışı gider telefona..
Yolların sonunun hep aynı yere çıktığını bilmek güzel...kavuşma otobüsünde, ön koltukta başını cama yaslamış çocuk mutluluğu ile severim seni...