28 Şubat 2012 Salı

F.D.

Bir F.D. gecesi,
Rakamzen ve Sel'in ile hayat bulan.. Fişi çoktan çekilmiş bir akşamın soğuğa da siktir çeken gülümsemeleri sözlere dönüştü, renkleri seçilmiş cümlelerin tozu alındı bir bekleyişin ardından ses tellerine verilen tahribatı hiçe sayarak!
Hiç dedim de aklıma geldi...


"...Belki şimdi mutlusundur diye ödüm kopuyor eyvah
bana acı acı hatıran lazım..."

"...İçinde kalbimi unuttum
içince düşüyor aklıma yaşamak
inansam düşerdim peşine
ama yalanlar..."


hiç dedim aklıma geldi, hiç dedim gece bitti...

23 Şubat 2012 Perşembe

Nerede ve Ne İçin Yaşadım



"...Gerçeklik hayal ürünü gibi görülürken, sahtelikler ve yanılgılara en anlamlı doğrular gözüyle bakılıyor. Eğer insanlar yalnızca ve sürekli gerçekleri gözetseydi ve aldatılmayı hoş görmeseydi, bildiğimiz öteki şeylere kıyasla yaşam, bir peri masalı gibi ya da Binbir gece masallarındaki cümbüşler gibi olabilirdi. Yalnızca kaçınılmaz olana ve var olma hakkına saygı gösterseydik müzik ve şiir caddeler boyunca yankılanabilirdi. Sakin ve mantıklı olunduğunda, yalnızca asil ve değerli şeylerin kalıcı ve mutlak sahip oldukları, küçük korkular ve aşağılık zevklerin yalnızca gerçekliğin gölgeleri olduğu algılanabilir. Bu daima canlandırıcı, keyif verici ve yücelticidir. İnsanlar gözlerini kapatıp uyuklayarak ve görünüşle aldatılmayı kabullenerek, tamamen yanıltıcı temeller üzerine inşa edilmiş olan, basmakalıp ve alışkanlıkların yönlendirdiği bir gündelik yaşam kurup pekiştirir..."

19 Şubat 2012 Pazar

Çürük



Uzatmalar da oynanıp tükendi tüm uğraşlardan sonra ve hepsi sadece her şeyin başa dönmesi kadar komik, korkak, inançsız, anlık heyecan ve hezeyanlarıymış! Aslında hepsi vicdan mastürbasyonu gibi nihai bir teyidin çığlıklarıymış..
Boş beleş sözler, kurulmaması gereken cümleler, inanmadan yapılan eylemler,kandırmacanın renkli ambalajları içinde yutulan demirden leblebi...
İşime gelmedi hiçbir zaman var olanı halının altına süpürmek ve gerçekleri "uyuyarak" unutmak!
Madem diye başlayan o kadar cümle kurmak da var dilimin ucunda; fakat artık söylemeye kıyamadığım güdümlü cümlelerin hepsini tekrar kınına sokuyor, yaştoplarımı ve iyi niyetleri kuruması için güneş gören bir yere asıyorum, yorumsuz bir hayatın dinginliğine kulaç atıyorum!

13 Şubat 2012 Pazartesi

11 Şubat 2012 Cumartesi

+1



Düşler var,
Bir de gerçekler...

Tüm düşleri üfleyerek, gerçeklerin zulasında bir yaşıma daha girdim...
Hasbelkader bir hayatın olmadık bir gecesi, zemheri ayazı...


"...... buz üzerine yazılar yazdım. camların buğusuna, denizin kumsalına, alnımı yalayan rüzgara. buz eriyecek, cam silinecek, kumsal yıkanacak ve rüzgar duracak da olsa; buzun ömrü buğunun direnci, kumsalın büyüsü ve rüzgarın hızı kadar yaşayabilmek içindi. bu yüzden her söze esirgeyen bağışlayan aşkın adıyla başladım. Belki bu yüzden hiç bir kadın bağışlamadı beni. Hiç bir çocuk babalığımı, hiç bir baba çocukluğumu kabul etmedi...." Siyah


6 Şubat 2012 Pazartesi

katrankara.tumblr.com

Kişisel duyuru:

katrankaranın bir başka idman sahası!
Nev-i şahsına münhasır, safrasını attığı, yüksek sesle sustuğu yeni sahrası!

Adres değişikliği yapmıyorum, blogger da yazmaya devam edeceğim... Mikro blog olayı ilgimi çekti, anlık, kısa kısa, estikçe, okudukça, sövdükçe, pata küte alıntılar-zırvalar..

Ezelden beri,
Kalemin zoru! Berdevam...

3 Şubat 2012 Cuma

asansör



El yordamı ile yokladı fikrini, çıkarıp serpiştirdi özensiz bir şekilde çoktandır ağlamaklı gözler ile onu bekleyen boş sayfalara..

Geçmişin özünde, duramadığı sözünde, kabarık-ürkek-solgun-yorgun el yazısına hükmederek..! Gülüşlerin samimiyeti, yaştoplarının ıslaklığı ve herhangi bir sevişmenin heyecanı bile ayyuka çıkaramazdı içinde ara sıra boy gösteren kaçamak hayallerin..

Asansör bir halet-i ruhiye, kendi katları içinde seyirde olan... Dipten zirveye kadar çok katlı fikirlerden yapılmış, katların arasında karşıda duran manzaraya bakarken ayağı kayıp, boşluğa yuvarlandı, ölüme en yakın dalış, kollarını açmadan, nefesi kesilircesine, ruhun özgürlüğünde....