12 Ağustos 2012 Pazar

rakamzen


"Hiç pişman olmayacağımı bilerek, sorgulamadan hep peşinden gittim sevdiğimin. Augusto Pérez; gibi -tam da umudumu kesmişken- yeryüzündeki bir harikaya gönlümü verdim, onun sayesinde diğer güzelliklerin farkına vardım. Yaşama amacımı aradım, bulduğumu sandım; fakat beni yaratan çoktan kaderimi çizmiş, hasta yatağımda son sözümü o’nun adını söyleyecek şekilde beni terk etmişti. Arda; gibi her dokunduğum kadında Melis'i aradım daha sonra. dünyayı dolaştım ama yetmedi… Hep eksik olan bir şey vardı. Yeraltı’na girdim. Ne yalnız başına refahı, ne de yalnız başına acıyı yeğledim. Zverkov’la aramın açık olmasına rağmen o veda şölenine katıldım, yedim, içtim, dağıttım… Gıli gıli Salih gibi kolera sokağında zamanı okşayamadım. Ele avuca sığmadım, serserilikle delikanlılığı aynı kefeye koymadım. Savruldu raconun pelerini o zarif ökeme, zaman ki bana hasta oldu, incelikli haytaydım. tutumlu bir hüzünle açıldı hep aşk piyasası… Tek bir soru vardı aklımda hep “Madde mi ağır? Mana mı?” Mösyö Meursault oldum sonra her bir sorumun cevabı “fark etmez…”di. Raskolnikov gibi işlediğim suçların kendimce hep haklı bir sebebi vardı. Müstahak gibi geçmişe dair hiçbir iz bırakmadım zihnimde, baştan yeniden başladım. En sonunda Werther gibi genç bir aşığın bütün bunalımlarını yaşadım. Lotte’nin elleri titreyerek verdiği silahı öptüm, kokladım. Her şeye bir nokta koydum. Sulusepken yağarken tabutumu gömdürdüm. " 
Dedi rakamzen.

Rakamzen: "Yazan, hesaplayan" diye yazıyor sözlükte. 12 senedir bir çok anı ve on numara adam diye geçiyor özlükte. Yaşanan o acı vedadan sonra bir de bu de bu kısa ayrılık geldi çattı. Rakamzen'i 156 günlüğüne yeşil bir üniforma ile faşizmin kollarına uğurlayacağım gece, bir sigara yakıp veda havası çalmak istedim. Zeytinyağlı barbunya, kavun, beyaz peynir ve kulüp rakısı ile yaşanan o "sefa pezevengi" akşamların haşarı çocuğu şimdilik kendine iyi bak... Her ne kadar sen soğuk bir ocak günü dönecek olsanda, çektire çektire söylüyorum " sana söz yine baharlar gelecek"

Bu arada unutmadan onlar sana "o şeyleri" zorla ezberlettirmeden, benim kendi istibdat günlerimde yazdığım şu sözleri bir kağıda yaz ve cüzdanının zulasında sakla. Nöbetlerde okursun...

1) İnsanları bir araya getiren, coğrafyayı ülke yapan; demir korkusu değil! İnsanca yaşamanın onurudur. Onur herhangi bir şekle sığmaz.

2) Kalem komutların üzerindedir. DOLDURulamaz, BOŞALTılamaz, EMNİYETE ALınamaz.

3) Kestikçe saçlarımı, altından köklere işlemiş ne düşünceler çıkıyor.

4) Kağıttan yapılan gemiler batmaz, uçaklar düşmez. Çünkü onlar çocuksu eserlerdir.

5) Üşüyorsan fikrine sarıl...


1 yorum:

Adsız dedi ki...

daha yüzümü yıkamadan gözlerim doldu. burada ağzımı da bozamıyorum, efendi oğlanız ya... teslim olmadan ararım! kendinize iyi bakın!