180 günlük bir etiket olacak HAKİ, dönemsel anılar ve tespitleri paylaşacağım..Gideceklere fikir, gidemeyenlere de eğlence olsun. Son yazı olan "YOL"un dakikalara parçalanmışı, hatta hepsini yazıp bitirmeyeyim, sıkmayayım okuyucuyu dedim...Hazırlık ve ilk bakış burası...
İpliği bitmez makaranın sonu gelmeyecek gibiydi, allahtan biri saate bakmayı akıl etti...Gün içinde çok fazla düşünmesekte, yerli yersiz " ya ne bok yiyeceğiz biz sorusu" dökülüyordu ağızdan..Gözlerim üflediğim dumana takılıyor, kıl-tüy-yün gibi şeyleri hiç sorun etmeyen ben; bilinçsiz bir şekilde sakallarını sıvazlarken, derin düşüncelere dalıyordum.."Bira kaldımı laaann" sorusuna, su için mutfakta olan ben olumsuz cevabı verince, pili bitmiş saat gibi teklemeye başladık. "2.5 saat için uyunurmuydu, uyunsa kalkılırmıydı" gibi bizim için önemli soruları envayi çeşit düşünürü getirsen cevaplayamazdı. Yatılsın dendi, uyumayalım fikri ve gözler 15-20 dakikadan fazla dayanamadı. Sabah zor olur diye jiletler suratlara dayandı, limon kolonyası kokusunda derin bir uykuya dalındı...
Çeşitli alarm sesleri geldi, saat 4.30 olmalıydı. Çok ince bir dürtük ile hafifçe doğruldum. Düşünmeden işin kaynağını, başladım küfre ta ki ayakkabılarımı bağlayana kadar! Herkesin suratında aynı eblek ifade, bir dokun abaküslerce küfür işit... Uyandırmadan apartman halkını, kapıyı sessizce çekip hırsız gibi dışarı çıkarken, sigara yakılmış ortada döndürülüyordu, kaçırmadan bu koalisyonu hakkım olan 3 fırtı çekip salladım yere..Taksici vatandaşın yanına gidildiğinde, cama tıklamak suretiyle uyandırıldı, gündüz açtırıldı, tarif edildi güzergah..
Cama dayanan kafa, fazla dayanamayıp başladı bir yarım saat sonrasını düşünmeye, yol sadece bizi taşıyor sanki koca şehir uyuyor! Sağa sola bakıp eski duygu yoğun anıları düşünmesini talep ediyorum fikrimden fakat o oralı bile olmadan, soru işaretlerine yuva yapıyor... Turuncusu ağır bir sarı tüm yolu, hatta göz görür heryeri kaplamış..Şehir ışığı yola yansıdıkça, her tarafın daha boş olduğunu görüyorum, bu bana tekil bir ürperme veriyor... Yol, saatin elemanlarına arkadaş, sürekli ikiside ilerliyor..2 gün boyunca, kim geyik olsada üzerinden atlasak diye yırtınan 4 kişiden çıt çıkmadan, semte giren yola başlanıyor...Ya yutkunmalar, araç içinde duyulacak kadar sesli ya da aracın içi oldukça sessiz sorunsalını düşünürken, gözlerim geniş bir demir kapıyı, hayli uzaktan farların yardımıyla gördü..Artık toparlanmalı diye düşünürken, arkadan bir ses "burasının olamayacağını" kalabalık olmasını gerektiğini söyledi, haklıydı kalabalık olmasada böyle butik otele girer gibi de olamazdı...Derken tabela yanlışlığı onayladı, olsundu güzel abimizde uykudan uyandı, semte 2 birlik yapmışlarsa onun suçu ne? Özürümsü bir incelik ile tekrar fakat kısa bir yola çıkıldı, zifiri karanlık geceden gündüz kadar parlayan bir alt geçide girildiğinde, camda yüzümün yansımasına baktım..Böyle oyalanırken, bir yokuş sonrasında sanırım burasıdır sesiyle kafama kaldırmam, kafamı kaldırmamla 4 ayrı tondan "hassiktir" duymam bir oldu...
Ayağımı attığımda yere, topuklara vuran soğuğu hemen aldım bünyeye..Hayırlı işleri çekip uğurladık güzel abimizi...Gözler hemen sıradaki hemdurum vatandaşlara takıldı, acep okuldan veya şehirden tanıdık çıkarmı diye..Gözlerim yerinde durmuyor, her şeyi her yeri herkesi beynime bildirmeye çalışıyordu. Hareket edip kuyruğun yanında inceden yürüyüşe başladık. Kapşona kafamı sokarak, soğuğu hissetmemek için ceketimin fermuarınıda kapadım. Oradan bir ses duyuldu "beyler bir numara alalım, yeni gelenler hoop" Zınk diye uyanıp, yazdırdık isimleri tek tek. Sonra kıç tarafına geçip kuyruğun, sağdaki mi yoksa soldaki kahve mi güzel sorunsal başladı. 4 tane çay kapıp, soğuğa karışan dumanları nikotinle harmanlayıp saldık dışarı..Bu arada hava ısınmasa da ortam yumuşamış, sağa sola salça olmaya başlamıştık, nerdensin ne ayaksın falan... Kuyruktaki sayı arttıkça "ulan şu olsa parayı keserdik, üfff ne satılırdı " ticari düşüncelerinden alı koyamadık makaradan.. Ortalık zifir olmasına rağmen herşey gündüze uygundu, dükkanlar açık, araçlar sesler vs... İkinci bardak çayı 5.30 da sömürürken, beyler alım başladı sinyalini verdim gördükten sonra kapıdaki ilk grubun hareketini...Hurraa Ekmek Çıktı....
Bardağı uluorta sallayıp, sigarayı derince çekip bırakırken, tek sıra yılan kıvamında süzüle süzüle gidiyordu..Artık kapının oraya ulaşmıştık, birden ilk kişinin içeri girdiğini gördük ve başladı dendi! Tan vakti kızıllığına bürünürken ortam, çok çok ince bölünüyordu karanlık, üşüme azarken, karmakarışık soru işaretleri saplanıyordu beynime..Sonra buraya yazacağımı da düşünerek biraz malzeme adına profillere göz atayım dedim. Sanki ortada ayna var nereye baksam, kimi görsem ben, farklı olan sadece tipler şekiller, düşünceler aynı, hüzün aynı... Gıdım gıdım ilerleyen sırayı saat 7 olunca en erken ses tonu ile ufak homurdanmalar kapladı, kuyruğun sonu görünmüyor, ip gibi bir duman yükseliyordu karanlıkla...Sakıncalı ilk bölgenin içindeydeydik ve kapıdan sonra herkeste bir gerginlik sözkonusuydu...Ulan yakalımmı bi tane? dedim, güvenlik kamerası işaret edildi çaktırmadan..Güneş baya bir kendini gösterirken, kameranın altına ilerlemiştim, zaten kör nokta gibi bir yerde vatandaşın biri yaktı, dururmuyum görünce çaaat! Hemen 4 kişilik bir koalisyon ile öldürüldü sigara...Bunu kapıya kadar olan 2 saat içinde 2. ve 3. izledi...Derken kapıdaydım, adım atacağım ki birisinin geldiği farkettim, hemen geri çekilerek yol verdim, Paşaya! İşte dedim dakika 1 skor bolca yıldız, çelenk vs.....Numarami sanki cekete degil tenime igneledim, 227 numara sola geç..................
3 yorum:
peki biz HAKİ'ye sıklıkla ulaşabilecek miyiz, okuyabilecek miyiz bekleyecek miyiz çok fazla merak ettim...
okuruz umarım..çok güzel yazmışsın çünkü..
ekmeğin kokusu burnuma geldi oradan:)
sanki bir bıkkınlık seziyorum... monotonluk da diyebilirz gibi...
değişik cümle kullanımları.. yüreğine sağlık
Yorum Gönder