16 Nisan 2012 Pazartesi

iz


Kopan bir düğmeyi kaybetmenin tedirgin üzüntüsü gibi yırtılıp giden takvim yapraklarına çarpıyor gözlerimin kırmızısı... Bu kırmızıların siyaha yakışması ise tamamen yaşamın bir haylazlığı! Çok şeye gebe olan bir hayatın ölü doğan bebeğinin sesi kulağımın içinde yankılanırken, doğum kontrolün erken yaygınlaşmamasının hüznünü yaşıyorum.

Dumandan kızaran ve bir boşluğa bakan gözler ne zaman kapanıp bir tarih öncesi bilinmeyen diyarlara çoğul gezilere çıksa birbirine benzeyen kabuslara uyanır, koyu bir gece üzerine karabasan gibi çöker, düşler sadece beyaz kağıtların ve ahir zamanın vesikası olarak yankılanır. Beyaz kağıt mürekkep ve yaştopların vakit kaybetmeden seni içine hapsetmeye başlamıştır, ertesi gün mü?


Ertesi gün yalnızca mürekkebin izi kalır, yaştopların ise geceye hatıradır!

Hiç yorum yok: