22 Ocak 2012 Pazar

34/Bağışlanmış Hüzün




Bir kadeh rakı hazırlayıp kanepeye uzandı. Televizyonu açtı. Çoğu kanalda kimisi canlı, kimisi banttan yayımlanan kadın programları vardı. Müzik kanallarını dolaştı, dinleyebileceği bir şey bulamadı. Kapatsa kendini dinlemeye tahammül edemezdi. Sevdiği hiç bir kaseti, CD'yi koyamazdı müzik setine. Söz de, müzik de kanıyordu çünkü. Nereye baksa, neyi duysa, neye dokunsa, neyi düşünse kanıyordu, bir insanın kalbi kanarsa aklı da akıl olmaktan çıkar mıydı? Radyodaki anonslar geldi aklına. Kanamalı bir hasta için kan aranırdı. Kan grubu bildirilirdi ama hastanın neresinden kanadığı söylenmezdi. Kan ve akıl kanamasının kan grubu var mıydı? El yordamıyla buldu kumandayı, bastı ve televizyonu kapattı. Uyku bastırıyordu. Kadehini bitirmeden gözleri kapandı.



İhtimalin heyecanı, bilinebilir olanın güveninden daha mı ağır basıyordu? Mutlu muydu Mutsuz olmasını ister miydi?




acıkınca
ya da gelince uykusu
mırıltısıyla bir kedi
duru bir ırmak gibi
akar hayatımıza
sevgili
kimin kabusu
yatağından çıkan su

manzara geçerken güzel
aşka özenle asılan peyzaj
iz bırakır
taşınınca bir başka duvara
gittiğin yollara
dallara
hatıralarını bağlama
çiçekleri tozar
direği sızlar burnumun
sevgili
ağlama

al git
şehla yürüyüşünü
yaz deme
kış deme
üşürüm deme
aylardan baharsa
ay doğarsa
hiç bir şey deme
bu senin
kuşlardan önce kalkan yüzündür
al git
sevgili
aşk bağışlanmış hüzündür

Hiç yorum yok: