11 Aralık 2008 Perşembe
Bir memleket gibidir gemi..
8 Aralık 2008 Pazartesi
Yardım
6 Aralık 2008 Cumartesi
Düm Tek(il)

4 Aralık 2008 Perşembe
muzları kastetmiyorum

7 fark
Zeki Demirkubuz ve Nuri Bilge Ceylan
Geçen hafta Uykusuz dergisinde yazmış, güzel insan Vedat Özdemiroğlu, 2 resim arasındaki 7 fark köşesinde..Kaçırmamaya çalışırım zira çok güzel tespitlerde bulunuyor, okumayanlar için buraya taşıdım.. Kişiden kişiye göre de beğeni değişir ama benim favorim açık ara Zeki Demirkubuz olur....Zira bazı filmleri benim için dönüm noktasıdır...
1-) Demirkubuz, film yapar sanat olur.. Ceylan sanat yapar, film olur....
2-) Demirkubuz, öteki Türkiye'dir..... Ceylan C planı'dır....
3-) Demirkubuz'u daha çok Türkler sever... Ceylan'ı daha çok yabancılar....
4-) Demirkubuz, Kısakürek'in "Otel Odaları"dır. Ceylan , Çamlıbel'in "Han Duvarları!..
5-) Demirkubuz Beşiktaşlıdır... Ceylan, takım tutmaz bir hal sergiler...
6-) Demirkubuz, film yapar ve festivale girer... Ceylan, festivallik film yapar ve festivale girer...
7-) Demirkubuz, zekidir ve bilgelik taslamaz... Ceylan, bilgedir ve zekilik taslar...
Piraye

"Bulutlar geçiyor haberlerle yüklü ağır
Buruşuyor hala gelmeyen mektubun avucumda
Yürek kirpiklerinin ucunda
Benim bağırasım gelir
Piraye Piraye Piraye diye"
Nazım'ın bu ağır şiirini, sancılı acıyı, değdiği yeri yakan kelimelerini, kafamı sağa sola yaslatıp, iç çektiren mısralarını, güzel bir şarkıda daha derine işliyorum, kaç oldu saymadım ama 2 gündür yalnızca bunu dinliyorum... Kemanın telleri çok ince kesiyor tenimi, sesim soluğum çıkmıyor, keşke bağırabilseydim bende...!!!Bunu yaşamalı, bağırmalı ismi, yoksa cidden bağıra bağıra ölmeli..Sonrası yok, en sonu bu...!
2 Aralık 2008 Salı
227 numara!!!

28 Kasım 2008 Cuma
Rahat!!!

27 Kasım 2008 Perşembe
Satyagraha

26 Kasım 2008 Çarşamba
Küçük şeyler

25 Kasım 2008 Salı
Uyandır-Ma

Uyanma bir doğmadır, her gün yeniden doğmadır, ölüme eş olan ve halen anlayamadığım uyku halinden günü birlik günaydın durumudur..Bu yeniden doğma ne kadar şiddetsiz ve hafif olursa günün o kadar iyi geçeceğini en azından kötü geçmeyeceğine inanıyorum! İnanılan bir kader varsa, inanmayanlar için ise kaderi kendin yaratıyorsan bu tarz vuku ile gergin bir güne tek kişilik bol sancılı bir oyuna davetiye verilmiş hissiyatı oluşuyor.. Kim ister ki dışarıdan bir ses ile irkilip, sayılı zaman göz kapalarından feragat etsin? Arsız bir satıcı, terbiyesiz bir korna, acı öten gereksiz bir telefon, müsayitseniz annemler kahveye gelecek diye zile abanan bir çocuk, gergin bir ev halkı bağrışması....Bu örneklerin hepsi okurken bile ıyyy dedirtiyor biliyorum, hele uykuya düşkün biriyseniz...Hassas olunan konular keşke insandan insana değişmese, ya da bende top patlasa uyanmam diyebilsem...Tüm günün kötü geçmesi vukuatı durup durup sağa-sola doğru kafayı ağır hareketler ile çevirip derin cıklamalar eşliğinde, sanki beni uyandıran, efendicene yanımda duran sigara paketiymiş gibi hıncımı ondan çıkarmak hem izmarite hem de bana yapılmış koca bir ayıptır..Şurada animasyondaki güzel abimiz gibi olmak istiyorum, bugün biraz olsun sakinleşmemi sağladı...
21 Kasım 2008 Cuma
Dünya Rakı Haftası

Mail kontrolü yapıyordum büyükkeyif'in güzel etkinliğini gördüm, davetlerine çok teşekkür ederek askerlik dalgası nedeniyle kımıldayamıyorum yerimden sayılı şu günlerimde maalesef...Türkiye'nin rakı portalı olarak emin adım ilerleyen "herkesi değil, rakıcıları" toplayıp çeşitli etkinlikler ile bir araya getirmeyi beceren şık oluşum. 2006 yılından beri süregelen "dünya rakı günü " olayını haftaya çıkarmışlar 1-7 aralık tarihlerinde fakat kutlama 28 kasım cuma günü çiçek pasajında yani tamda benim smyrna'ya gideceğimin akşamı....Tarihe geçmiş şu lafı değiştirerek söylüyorumki "ayaklarım smyrna'ya değil pasaja gitmek istiyor" !!!! Haftaya çıkarmaları hem iyi olmuş hem de bahane olmuş akşamcıya, zaten ne bu böyle tek günde kutlanırmı, sırf kokusunun bünyeye sinmesi 48 saat sürer...Şuradan rakıya karşı zaafı olan, pasajın kokusundan durduk yere efkarlanan, sesleri kulağına mıh gibi çakan, en önemlisi de işi gücü olmayıp istanbulda o gece bulunan vatandaşları bilgilendirsin link.
O zaman meraklısına bir de Neyzen Tevfik hikayesi yazayım tam olsun;
"Neyzen Tevfik son zamanlarında yeni bir alışkanlık edinmişti. Rakıyı gözlerini kapatarak içiyordu. Masada bulunanlardan birisi sordu:
-Afedersiniz hocam ama neden gözlerinizi kapatarak içiyorsunuz?
Neyzen mahsun mahsun cevap verdi:
-Ne yapayım birader? Şu mübareği o kadar çok seviyorum ki görür görmez ağzım sulanıyor. Halbuki ben rakıyı susuz içerim....."
Kaynak Bkz: Çilingir Sofrasında Rakı- Deniz Gürsoy (Şahane kitaptır)
Bu kadar rakı muhabbetinden sonra artık beklenmez kutlama gecesi, ben artık tekil bir kutlama yapayım malum haftasonu arefesindeyiz....
-Cacık ve beyaz leblebi masada, teklifine teşşekkür ediyorum, hissediyorum bu gece BÜYÜK açacağım!!Devam diyoooooo
20 Kasım 2008 Perşembe
Demokrasi Projeleri

".........Ben bir zamanlar Yugoslavya'da bu işlerin merkezi sayılan B92 televizyonuna gittim. O zamanlar Yugoslavya'da muhalefetin kalesi. Başındaki adam uyutma operasyonunun pembe diziler ile başladığını söylemişti. Ah ronaldo, vah maria'lar vardı ya! Bunlar Yugoslavya halkına sunuluyor. Önceleri, köylü çiftçi gece erken yatıyor, bu dizileri pek seyretmiyor. Dizileri öğlen saatlerine alıyorlar. İnsanlarda tiryakilik yaratıyorlar. Bir müddet sonra da bunların arkasına son derece siyasi bazı belgeseller koymaya başlıyorlar. Çiftçilerin o zaman en büyük derdi köylerinden çıkıp pazarlara ulaşmak ve yol yok. Ekranlarda pembe dizilerden sonra yayınlanan belgesellerde, çiftçilerin günlük dertlerine çözüm getiren, mallarını nasıl pazarlayacaklarını anlatan belgeseller yayınlanıyor. Yıllar içinde yeni bir hükümet arayışı ekranlarda yer alıyor. Bir yandan Hırvatlar, Boşnaklar, Sırplar içerideki çeşitli etnik gruplar üzerine müthiş çalışmalar yapılıyor. Yugoslav lafı ortadan siliniyor. Alt- üst kimlik tartışmaları başlıyor. Bir zaman sonra insanlar yollara dökülüyor......"
Çocukluğumda pazar geceleri zorla yatağa götürülürken, hep aynı yüzü görüyordum. Keyifle yapılan bu programa o zamandan aşinayım. Banu Avar TRT'nin o kadar bilindik bir yüzü ki, günümüzde eskilerin hemen hepsi tasfiye edildi-yer değiştirildi,söndürüldü....O dışında! Bu kısa fakat dopdolu söyleşi kitabı, 2007 yılında Cem Küçük'ün Banu Avar ile yaptığı söyleşiden oluşmaktadır. Bu kadının en sevdiğim yönü, yoluna çizgisini bozmadan devam etmesi, programının yayın saatlari ve günleri zırt-pırt yer değiştirmesine rağmen, 301'e bok atan aydınımsıların, Banu Avar'ı 301'den yargılatmak istemesine rağmen bildiğini yapması...Profil Yayıncılık-Söyleşi "Demokrasi Projeleri Banu Avar"
15 Kasım 2008 Cumartesi
trio
Her şeyimi yanımda taşırım.."
Bir hikaye içinde geçiyordu, hassas bir söz buraya taşıdım Ciceronun.....


"Alın yazısı her hayvana, yaradılışına uygun bir ahır hazırlamıştır. Hayvan ne kadar çifte atarsa atsın, kendisine hazırlanan yerde olacaktır....
14 Kasım 2008 Cuma
Ben X

Türkiye'de vizyona ilk olarak 27. İstanbul film festivalinde girmiş. Belçika-Hollanda ortak yapımı Nic Balthazar filmi. Kısa film sınıfından daha uzun, gerçek kişileri de göstermesi ile belgeselimsi havasında...
Ben zamanının çoğunu kendini kaptırtığı bilgisayar oyunu ile geçirmekte, orada kurduğu ya da yaşadığı sanal dünyanın yanılsamalarını günlük hayatta yaşayan, hemen her olayı orada kurgulayıp betimleyen genç bir adem oğlu...Aynı zamanda bu Ben çocukluktan bu yana farklı değişik ruh hali ve davranışları ile doktor doktor gezdirilen sonunda otizm tanısı konulan bir genç. Fakat bana biraz daha farklı geldi bazı bölümlerde şizofren, oyunu kurguladığı yerlerde ise sosyopat gibi algıladım. Yani netice olarak çocukluğundan beri çevresi ve özellikle arkadaşları tarafından dalga geçilmek amacı ile türlü eziyetlere maruz kalmış ve fakat bu çocuk çok zeki olması ile de izleyeni kendisine hayran bırakıyor.
Böyle izlerken üzüntü, kaygı, bazen mutluluk gibi çeşitli salata hissiyata girsenizde nereden geldiği belirsiz bir sinir içinize oturuyor bu kesin! Sanki haksızlığı anlatmaya çalışmanız gerek gibi bir misyon ediniyorsunuz varsa sizin de geçmişte bir yanlışınız hassiktir diyerek özür dileyesiniz geliyor.Çok anlattırmayın işte bana izleyin, "İntihar etmenin bir avantajı var, kurbanı çol uzakta aramak gerekmiyor" repliği geçen film....
İpuçları" kendi olmak, dene, geç kalma, pencere, ille de kadın her yerde kadın"
9 Kasım 2008 Pazar
4 Kasım 2008 Salı
aşk rüyası

...çevremizde hazin bir şiir havası vardı; ben de bu havaya ahenk uydurmaya çalışıyordum. Ben ona, insanın hayata olan güvensizliğinden veya hayatı anlamayışından ya da hayat tarafından küçük düşürülmüş olmasından ötürü hayattan ayrılmasının ne kadar acılı olduğunu söylüyordum. Hayat o adamın duygu ve düşüncelerine ilgisiz, onun etrafında kaynar; o ise hayatla kaynaşmayı beceremeyerek kendi küçük odasında oturur ve bu odanın her köşesinden yalnızlığın karanlık gözleri ona bakar. Düşünceler mahvolur, çünkü etrafta onları kendisine söyleyeceğiniz kimsecikler yoktur, duygular solar, zira onları paylaşacak bir kimse bulamazsınız...! Ve insan, ölüm kendisine gelmeden çok önce ölür.....
....Mutluluk, kimsenin bilmediği, ama herkesin arzuladığı erişilmesi güç bir hayal gibidir.....
Maxim Gorki, yazıldığına göre yayınlanmamış daha önce bu hikayeleri, ancak öldükten sonra derleyip yayımlamışlar...Unutulmuş Hikayeler/aşk rüyası bölümünden.....Okurken sanki bir bir eşyalar çekildi yanımdan, puslu ve soğuk bir gece içinde bulduklarımla yitirdiklerim çarpıştı....
21 Ekim 2008 Salı
Hakikat

Boka basmış gibiyim arza hübut eyleyeli,
Adem'in sıçtığı balçık hala yaştır.
İşimi emr-i İlahiye me'nut eyleyeli
İşe bak ki başımı derde sokan kardaştır.
Neyzen Tevfik
Toptaşı Tımarhanesi, 1927
yaş çağrı

Kara topraklarında kal be...
Görmedin mi neler yazdı apaçi,
Ne güzellikler aldı çorak bayırlarından yıllardır,
Olma artık kul be...
Yıldızlar da, Tanrılar da çok uzak,
Yurttan ötesi el be...
Anadolu'nun ak güvercinleri var ya, kırkbin koy,
Seni nereye istersen iletebilir,
Anadolu dağlarınca öl be...
Varlıkla yokluğun arası gece gündüz,
Bir ince kıl be..
Kalmasa bile bir tek başka umut,
kalmasa bile yiğidim,
Kişi bir kez olur ölümsüzlüklere doğru,
öl be.....
fazıl hüsnü dağlarca
17 Ekim 2008 Cuma
14 Ekim 2008 Salı
sanki

"......Labirent bir delikanlı gönlü bu, içime gömdüklerim var, içinde yitirdiklerim var, beni kandırıp içine girmeden çıkan var...İçimde yoğun bir trafik yaşanıyor, içim içimi denetleyemez bir durum. Elektromangal bir delikanlı gönlü işte......
..... Fırçam ve renk renk boyalarım var. Alev alev dolanıyor içimi çizme isteği. Aslolan çizmek değil, özlem. Bir yol çiziyorum, giderek daralan, perspektif bildiğimden değil, gözlem. Yollar uzakta daralıyorlar, bunu uzun otobüs yolculuklarından biliyorum. Bir kız çiziyorum yolun başına, eline bir çanta veriyorum, okula gitsin, okusun hasbam. Uzun uzun saçlar çiziyorum, işi ne, taransın yosmam. Sonra resme bakıp basıyorum şarabı bardağın gözüne, bardağın gözünün tam neresi olduğunu çok iyi bilemeyerek. Seviyoruz ya, içmek gerekli. Kız çıkıp gidiyor resim kağıdından. Fırçalarımı kırıyorum, boyalarımı atıyorum gayya kuyularına. İçimdeki çizme isteğini bir ressama ciro edip basıyorum şarabı bardağın gözüne... Bardağın gözü olmaz. Çekmece mi bu? Çekmecenin gözünün de bir şey gördüğü söylenemez. Kendin yarat dertleri, kendin üzül, delikanlı bir felsefe......
demiş Ferhan Şensoy "kalemimin sapını gülle donattım" kitabında, sanki ismini özellikle seçtim, sanki bunu da buraya özellikle yazdım..
9 Ekim 2008 Perşembe
Kapak olmuş

6 Ekim 2008 Pazartesi
Tabutta Rövaşata
Derviş Zaim'in bence en iyi filmidir...Ahmet Uğurlu zaten öyle her projede görülecek bir adam değil, eski olmasına rağmen bende bir türlü eskimeyen bir film...Müzikleri Babazula ve Bab-ı Esrar ortak yapımı..Yayınlamaz ki ağzımı bozduğumun kanalları sık sık izlesin millet...Bu filmi izledikten sonra aklıma tek şu söz geliyor, o meşhur şarkının sözü..." Ne kadar rezil olursak o kadar iyi...."
20 Eylül 2008 Cumartesi
V for vendetta
Uzun zamandır arayıp bulamadığım film! Piyasası çok fazla olmayıp, konuda anarşik olunca 2006'da ülkemize gelen bu filmi ancak az önce indirip izleyebildim. Bilenler bilir bir filme sardımmı defalarca izleyebilirim ve izlettiririmde odama her gelen misafire...Burada daha önce de bazı filmlerden bahsettim ve edeceğimde ama bunun yeri inanın şimdiden en üste tırmandı benim nazarımda....Pasif direniş ve sivil itaatsizlik terimini ilk duyduğumdan beri nasıl olmalı bu "devletsiz düzen " diye sorgularken önüme çıkan onca akım arasında bir çizgi roman uyarlaması da olsa itiraf ediyorum en etkileyicisiydi. Belki sayıkladığım şeyler vardı ekranın önünde kim bilir...yarım saat internet aleminde dolaştıktan sonra edindiğim en büyük izlenim, izleyen kitlenin film sonunda "bazı " şeyleri gözden geçirmesi oldu. Filmin içinde o kadar çok aforizma ve muhteşem pasajlar var ki hangi birisini not alacağımı şaşırdım!
Alan Moore'un yarattığı bir çizgi roman sinemaya inanılmaz bir şekilde uyarlanmış.. Yönetmen James McTeigue, senaryo ise Andy-Larry Wachowski ve David Lloyd'a ait...80'lerde İngiltere'de yaşanan olayların ortaya çıkardığı, toplumsal birleşmenin neler doğurabildiğini gösterdiği filmde faşist bir idarenin uygulamaları sonucu, hayatının geri kalanında insanca yaşaması mümkün olmayan birinden bir halk kahramanın doğuşu görülüyor..Türkiye'de çok fazla sempatizanı olduğunu %52 gibi bir sitenin oluşumundan anlayabiliyoruz...Tchaikovsky'nin 1812 uvertürü filmin içinde çokça kulağa çalınmakta, yapmış olduğum ufak araştırma sonucu bununda özellikle seçildiğini düşünmekteyimi zira bu eser Rusya'nın Napoleon'a karşı yaptığı ünlü direnişe adanmış bir esermiş. Genel olarak düşündüğümüzde egemen güçlerin değiştiği fakat savunmanın hala devam ettiği izlenimini kolayca vermekte...
Filmden bazı replikler,
-Bu maskenin altında bir yüz var...
Ancak benim değil
Ne altındaki kaslardan daha "ben"dir o yüz
Ne de altındaki kemiklerden
Bu maskenin altında
Etten daha fazlası var
Bir fikir var...!!!!!!!!!
ve fikirler kurşun geçirmez!!!!
-Fikirlerin gücüne bizzat şahit oldum...
fikirleri adına öldürülen
ve fikirleri savunurken ölen insanlar gördüm...
yalnız,
bir fikri öpemez
ona dokunamaz
veya onu tutamazsınız..
Fikirler kan ağlamaz,
acıyı hissetmezler
ağlamazlar....!
-Toplumlar kendi devletlerinden korkmamalı
devletler kendi toplumlarından korkmalı,
bina nasıl bir sembolse onu yıkma eylemi de semboldür...!
sembollere anlam kazandıran insanlardır..
tek başına semboller anlamsızdır ama yeteri kadar insanla
Bir binayı havaya uçurmak dünyayı değiştirebilir
Şiddet iyi amaçlar içinde kullanılabilir.......
En bomba olanı sona sakladım; " Gerçeğin gücüyle yaşadığım sürece, dünyayı bile fethedebilirim"
Goethe (faust)
kendinize bir iyilik yapın bu filmi bulun ve izleyin.....
16 Eylül 2008 Salı
annemler tatilde

Güney Amerika'da sık sık yaşanan askeri darbelere bir gönderme yapmış olan filmde, ailesi sosyalist olmuş bir çocucuğun gözünden darbe sonrası tatile gidiyoruz diye ortalıktan kaybolan ailesini bekleyişi ve aynı sürece denk gelen 1970 dünya kupasının hikayesini görüyoruz...Efsanevi peleli kadrosu ile Brezilya'nın estirdiği ve sahip olduğu kupa, ailesi ortalıktan kaybolan çocuğu biraz neşelendirse de filmin ana hüznünü bozamıyor...O dönemde hemen hemen dünyanın her bölgesinde aklında aynı dünya düzenini özleyen, isteyen insanlara yapılan muamele bu sefer bir çocuğun gözünden Brezilya'da işlenmiş... Filme bir yerden din ögeside dahil olmuş zira hıristiyan bir çocuk, tam götürüldüğü sırada ölen dedesinin Yahudi olduğunu bilmemekte, yahudi mahallesinde zorluklar yaşamaktadır... Ödülü çok bol olmasa da ödüllere aday gösterilmiş, tarafımdan sıcak bulunmuş, tavsiye edilesi filmdir....
12 Eylül 2008 Cuma
son bakış

28 yıl geçmiş Türk demokrasisine son darbe yapılalı... Bugün ders kitaplarına girmesi gereken, toplumu etnik ve siyasal sınıflara bölmesi nedeniyle üzerinde sosyolojik çalışmalar yapılması gereken, dönemi yaşayanların ayrı ayrı dinlenmesi gereken hazin günlerden birisi...O günden sonra ortaya çıktı bir çok şarkı türkü, o günden sonra doğan çocuklara kulağına küpe olsun diye eylül ismi konulmaya başlandı, o günden sonra ülke bağımsızlık sendromuna itildi iyiden iyiye, şimdi 45-50 yaşında olan anneler, babalar, amcalar o günden sonra derince iç çekmeye başladılar...Bir çoğunun sevdiği, kardeşi, yakını, komşusu o zaman ya kaçtı, kaçırıldı, cezaevine girdi, işkenceler gördü, maalesef bir çoğu ise öldü!!!!60'ların sonunda dünyada yaşanan öğrenci olaylarına ve anti emperyalist başkaldırılara kayıtsız kalamayan ülke gençliği ile doğmuştu herşey, üzerine birde 1961 anayasası ile özgürlüklerin önünü açtığını söyleyen yine ordu güdümlü bir anayasa da işlerine gelmekteydi....fakat nereden bileceklerdi 20 yıl sonra bunları verenlerin, 17 yaşında olmasına rağmen, kemik hastanesi sonuçlarında oynama yaparak yaşını 18 olarak beyan ettikleri nice erdalları asacaklarını.....Bu olaya yazdı Aysel Gürel "son bakış" şiirini, bu olaya okudu Sezen Aksu şarkıyı, Gülten Akın haybeye mi yazdı "büyü "şiirini de onca şarkıcı ağlaya ağlaya okudu???
Şimdi kimse çıkıpta bana vay efendim dönemin koşulları şöyleydi böyleydi, herkes birbirini vuruyordu zaten bu şekilde bir darbeye ihtiyaç vardı demesin zira milletin birbirini öldürmesini isteyenler ya da bu doğrultuda hüküm verenler ile bu tarz bir darbenin olmasını planlayanlar farklı kişilermiydi?
Her ne kadar gargaraya da gelse bu önemli gün, ben bu şekilde değinmek istedim...lütfen herkes birazcık dikkat etsin ana haber bülteninde bu akşam hangi kanal ne kadar yer verecek 12 Eylüle...Ülkenin daha önemli sorunları var öyle değilmi? Zaten ölen ölmüştür yapacak pek birey yok, ateş hep onunla oynayanı yakar düştüğü yerden ziyade değilmi....? Nasıl olduyda TRT 00.05'de bir belgesel hazırlamış bugün için heyecanla bekliyoruz bakalım devletimin güdümlü kanalı neler yapmış? Onun dışında göze gelen herhangi bir yayına rastlamadım...
Hangi görüşte olursa olsun anıyorum kavgadaki yürekleri.....
....Büyü de baban sana büyü de büyü,
Baskılar, işkenceler, kelepçeler, gözaltılar, zindanlar alacak
Büyü de baban sana büyü de büyü
Büyüyüp de ONYEDİNE geldiğinde baban sana
İDAMLAR alacak.....
11 Eylül 2008 Perşembe
kite runner

Bazılarını paylaşacağım nacizane yorumlarımla....
Türkçeye çeviren şahsın "uçurtma avcısı" dediği "kite runner" isimli 2007 filmi...Aynı isimli kitaptan görsele aktarılmış inanılmaz güzel yapıt. 70lerin son dönemi Afganistan-Kabil'de bir ailenin yaşamı ile başlayan, özelde ise iki çocuğun o döneme bakışını çok iyi görebileceğimiz film, Sovyet işgali ve sonrasında Taliban rejimi ile değişen hayatların trajik bir perspektifte incelemiş...Şiddetle tavsiye ederim zira gördüğüme öneriyorum....!İnsanın içsel çatışmasını, geçmişte yapılan yanlışları, siyasal rejimin toplumsal yaşam üzerindeki etkilerini adama ağlata ağlata anlatan bu hikayenin ya kitabını okuyun ya da bu filmi izleyin derim...İzlemek isteyene dosya şeklinde yardımcı olmaya çalışırım, maksat vatandaşa hizmet....
9 Eylül 2008 Salı
Neveser

Yanılmıyorsam daha önceden paylaştığım bir yazar Cengiz Özakıncı. Anadolu seferinde yolculukta okumak için almıştım yanıma, ki iyi de yapmışım...Çok farklı bir tarzı var ve fark ettiriciliği ile dumanı üzerinde...Yeni çıkan bir kitap değil fakat basımı çok olmasından sakın tüketime yönelik olduğu düşünülmesin... Daha önceki kitabında bahsettiği neveser karakteri üzerine oturan, romanımsı politik bir anlatım...Hikayede geçen bir bir anıdan doğan şu sözlere bayıldım:
Gözümde özleyiş, gönlümde acı
Alnımda sevdanın sıcak izi var
Bana benden yakın, benden yabancı
İçimde dolaşan gezen biri var.....
9 Temmuz 2008 Çarşamba
ELVEDA SSK

Engürüye giderken son anda ateşlediğim sigara eşliğinde odada voltamdayken yanıma oturabilitesi yüksek bir lavuk potansiyeli için bir kitap seçeyim dedim. Şimdi haybeye muhabbet açılmasın diye... Kitapların çoğu sakıncalı olduğu için eğlenceli bişeyler bulmak lazımdı derken şakadanak elim Ferhan Şensoy kitaplarına gitti...Diğerlerinden pek fırsat bulup da elleme imkanım olmamıştı.. "Elvede SSK" isimli eski bir kitabını aldım elime...Yol bitmeden biteceği hiç aklıma gelmemişti...32 dişimle güldüren, her gördüğüm kediye bir isim taktıran ve argo lügatine tekrar hayran bırakan kısacık bir öykü....
Döndükten sonra bünyededi sıkıntıları atmak için diğerlerine de saldırdım...En azından yaz sonuna kadar biraz geride dursun ekonomi,siyaset,komplolar....Şiddetle bkz. derim orta oyuncuları yayınlarından tüm Ferhan Şensoy kitaplarına....
13 Haziran 2008 Cuma
telve

Bir işaret fişeği gibi bir ileti bu, rengine göre anlaşılması kolay! Büyüttüğümü söyleyende, sallamayanda, yer işgal edip işkembeden coşturanda beri gelsin panayır var!!! Gece ortalık ışıl ışıl olursa ne ala...Şimdi fincanı yıkayıp bekleme zamanı.....................
7 Haziran 2008 Cumartesi
diyalog

5 Haziran 2008 Perşembe
26 Mayıs 2008 Pazartesi
pardon
Bu sahne aklıma geldi şarkıyı dinlerken...O nasıl bir sigara çekiştir!!!
21 Mayıs 2008 Çarşamba
Sürgün

20 Mayıs 2008 Salı
18 Mayıs 2008 Pazar
Valla kurda yedirdin beni

Yazar hakkında ise; takip ettiğim politika ve ekonomi yazarlarından birisidir Alev Alatlı...Trt' de programlarının olduğu zaman mümkün olduğunca kaçırmadan takip etmeye çalışırım daha fazlasına bakayım diyenler için; www.alevalatli.com
12 Mayıs 2008 Pazartesi
Ağır Roman
Metin Kaçan'ın aynı isimli romanından uyarlanmış, Mustafa Altıoklar yapıtı..Çok da fazla birşey söylemeye gerek yok zira herkesin malumatı olduğu bir film...ama kitabını okumayanlar için özellikle öneririm. Tarlabaşı kolera sokakta yaşanan gerek ağır aksak gerekse dokuz sekizlik delikanlı kıvamında uyku kaçıracak kadar rahatsız edici film. Müzikleri filmin önüne geçmiş darbuka zaafımdan akıllara zarar bir etki bırakmakta üzerimde...Gündelik hayatta başa gelen hepsine ağız dolusu küfürler edilen yaşantı silsilesi...Bu da en sevdiğim sahnelerinin ilki, acayip bir psikoz...Yusuf Taşkın diye genç bir şarkıcın söylediği "ağla sevdam" ile başlayıp Demet Sağıroğlu'ndan "bir vurgun bu sevda" ile sona eriyor sahne... Akıllarda kalan yani en azından benim aklımda kalan repliği:
"Savrulurken raconun kırmızı pelerini o zarif öfkeye,
zaman ki sana hasta olmuş, incelikli haytasın,
raksederken mahallenin maşallahı-eyvallahı,
güzelleş be oğlum şimdilik ölümüne kadar hayattasın..."
9 Mayıs 2008 Cuma
5 Mayıs 2008 Pazartesi
tükenmekte

'Tanrım' dedi:'Bu ne zor bilmece;
Öldükçe çoğalıyor adamlar,
Bense tükenmekteyim öldürdükçe..
Ataol Behramoğlu
1 Mayıs 2008 Perşembe
may1s-Köşeyi Dönen Adam
"başları bozuklar var, şimdi bize tek engel
hava döndü işçiden, işçiden esiyor yel"
can yücel
Çok fazla değinmeden bir filmden bahsedeceğim, benim defalarca izlediğim filmin sonu meğerse farklı bitiyormuş...Müjdat Gezen'in romanından uyarlanan, baş rolünde de Kemal Sunal, Ali Şen gibi bir çok ünlü oyuncunun bulunduğu "Köşeyi dönen adam" filmi....Döneminde Türk sinemasında olan sosyal mesajlar ve erotik akım filmlerinin gırla gittiğini düşünürsek bu yapıtı da o kefeye koyabiliriz aslında TEK BİR FARKLA....Sonunu izlemezsek ya da sansürcü anlayışın bitirdiği son ile izlersek ana haber bülteni sonrası çay ile giden klasik Türk filmi geyiklerinden evet hiç bir farkı yok..Biliriz ki filmin sonu Kemal Sunal odaya girer ve bağırır "bok nöbeti kimdee?" film biter...Fakat filmin içinde gelişen diyaloglar, duvar yazıları, dönemin ses getiren eylemleri olan "bisküvi ve pil fabrikalarının grevleri" pek görülmez..Sonunu yakın zamanda temin edip izleme fırsatım oldu, bokun içinde elmas arayan kişilerin suratına küfür gibi bir gülücük fırlatır, dışarı çıkar 1 mayıs'da yürüyen emekçilerin arasına katılır ve 1 mayıs marşı söyleye söyleye yürüyüş eşliğinde film sona erer...
Günün anlam ve önemine hitaben hazır rüzgarda bu yandan eserken filmi de içine alan, dönem görüntüleri eşliğinde Cem Karaca'nın yorumu ile marşı ekledim...
30 Nisan 2008 Çarşamba
Başucu

Böyle olanlar paylaşırsa sevinirim, hangileriymiş onların şakaklarındaki...
21 Nisan 2008 Pazartesi
Hayır/ Aforizmalar

Eleştirmen Karl Dedecius'a göre Lec, aforizmalarıyla "inadın, hoşgörünün, şiirin ve mantığın birleştiği en kısa ve keskin terminolojiyi yarattı" bilimsel kitapların yapamadığını yaparak "iki yüzlü gökyüzünün ve süslü püslü cehennemlerin maskesini düşürdü"
En çok tahrip yaratanlarından bazıları,
" öyle büyük boş laflar vardır ki içlerinde bütün bir ulus esir tutulabilir"
"Başkentte köpekler bile merkezi havlar"
"son moda giyinselerde gerçekler hep çıplaktır"
daha fazlası için bi zahmet......
18 Nisan 2008 Cuma
14 Nisan 2008 Pazartesi
Efendiliğin Reddi

"Doğrudan eylem bir isyanı öğütler "ne gönüllü kulluğu" kabul eder, ne de kendisine kul olacak insanları arar. İktidarın kirletici olduğunu düşünür ve bu nedenle unvanları ve statüyü reddeder. Ne ingilizlerle ne de egemenlik arayan Hintlilerle uzlaşır. Bütünlükçü bir devrim projesi yerine merkeze eşit bireyleri ve onların kurduğu toplumsallığı alan basit bir dünya özler. Güç olarak önünde kendine itaat eden bir kitle yaratmak yerine güçsüzlüğün erdeminden söz eder. Çünkü algılandığının aksine güçsüzlüğü boyun eğme olarak görmez. Ona göre güçsüzlük sıradanlığı getirir. Bu nedenle otoriter değil "benin" farkına varmasını sağlar. "
11 Nisan 2008 Cuma
Dövüş kulubü

Mobilya satın alırsınız. Kendinize dersiniz ki, bu hayatım boyunca ihtiyaç duyacağım son kanepe.
Kanepeyi alırsınız ve sonraki birkaç yıl boyunca, hangi işiniz ters giderse gitsin, en azından kanepe sorununuzu çözmüş olduğunuzu bilirsiniz. Sonra o güzel yuvanızda kısılıp kalırsınız.
Bir zamanlar sahip olduğunuz şeyler artık sizin sahibiniz olur.
Bizim kuşağımız büyük bir savaş görmedi, büyük bir buhran yaşamadı, ama bizim de bir savaşımız var.
Büyük bir ruhani savaş bu. Kültüre karşı büyük bir devrim hazırlıyoruz.
Büyük bir buhran bizim hayatlarımız. Biz ruhani bir buhran geçiriyoruz.
Bize dünyanın bokundan ve pisliğinden başka bir şey bırakmadılar.

3 Nisan 2008 Perşembe
Düşmüş Erkekler Masalı

"Ona tabancamı verdim.
ne yapacaım bunu? diye sordu saf saf
Ölmek istemiyormuydun?
İstiyorum dedi
Git, yan odada yap ne yapacaksan..."
21 Mart 2008 Cuma
20 Mart 2008 Perşembe
O

Eski Ahit- Tekvin(yaratılış 9: 20, 21)
16 Mart 2008 Pazar
Gösteri Peygamberi

Asilerin,
kaybedenlerin,
hayalperestlerin,
küfürbazların,
günahkarların,
beyaz zencilerin,
aşağı tırmananların,
yola çıkmaktan çekinmeyenlerin,
uçurumdan atlayanların
...dili, sesi Yeraltı Edebiyatı..
Fikirlerine ve tercihlerine son derece saygı duyduğum gizin tavsiyesi ile oluştu tanışma, uzun bir süreçte ne menem bir şey diye araştırmalarımda sürdü..İtaatsizlerin hatta anarşiklerin, ağzı diğerlerine göre biraz daha bozukların ve iki elini yanlara açıp çizgide yürüyen insanların sesi diyebiliriz...Hiç bir okuyucu kaygısı olmadan yazılmış hatta Fight Clup gibi bazıları sinemaya da aktarılmış. Bir hikaye yada değinimler bunlar kadar bütün ele alınmasada bazı yerli denemecilerinde yer üstünde edebiyat yaptıkları söylenemez.
Gösteri peygamberi, hani daha çok merak edin diye değil cidden bazı özellikleri taşmıyorsanız okumamanız gereken bir kitap zira başından itibaren bir yerde kararınız etkili olabilir...Tamamen günümüz, tüketim kültürünü, pornografik hayatı, dinsel sömürüyü, hiççiliği, tek düze insan modelini kendi uslubuyla yorumlamış güzel bir çalışma, okuduktan sonra bok yedim yine bir benzetme yaptım, bizim gösteri peygaberimiz, Amerika'ya ihraç ettiğimiz, "eğitim gönüllüsü", yakın zamanda beraat eden o adam olmasın..neyse tabi bunun yorumu da okuyucuya bırakılsın, siz buna başlayadurun ben bir diğer yer altı edebiyatı olan " Acemi Pezevenk" adlı kitabı arıyor olacağım...
9 Mart 2008 Pazar
Asi Ruh
Çarşı'nın kuruluşunun 25. yıldönümü nedeniyle Pancard filmin hazırladığı, yönetmenliğini Hakan Ulak'ın gerçekleştirdiği tüm zamanların en iyi Tribün Filmi'nin son fragmanı...Haziran ayında gösterimde...
şşşşşşştttttt.....biiiiiiirrr, ikiiiiiiiii,üüüüçççççççç!!!!