6 Aralık 2011 Salı

4


Tükenmeyesice bir kalem, çoklarca kağıt, yeni boşaltılmış bir kül tablası, doldur boşalt kadehten oluşan alet çantasını ya da bir başka deyimle pansuman setini toparlayıp ilk bulduğu sehpayı ilkyardım masasına çevirdi...

Bitkisel mitkisel, yaşamalıydı bir şekilde! Aslında kimse istemez böyle botanik günleri; fakat kırağı yemiş çime benzeyen bir sıfat, mora çalan dudaklar, feri gitmiş göz bebekleri ile son hasat "doluya" tutulmuştu ve böyle bir tufanı hiç uyarmamıştı hava durumu haberleri...

Tanrı kudreti ile yağış alıyordu ilk mevsimler, her bir dal tomurcuk bir samimiyetin, zorla çiçek açtıran sıcaklığında güneş ışınlarını hapsediyordu bünyesine ve bu duruma müebbet bir teslimiyet ile ne mahkum ne de gardiyan karşı çıkıyordu...

Işın bonkörü güneş, gülümseyen yazın sonunda vıcık vıcık yapıştırıyordu teni tene, hatırlayacak kadar özde, aslında sözde, hep yarını kovalayan bugünlerin harında... Akşam içilen şarabın dudaklara yapışmış esrik tadı, eksik yanı, söyletiyordu bazı! düşsel günlerin farazi kalp çarpıntıları referansında... Susuldu!

Göğe baktı, elinde külahı yoktu, iri yarıydı, siyahtı....

Hiç yorum yok: